Worqs often said, “Slaves do not know (bilmez) history”, and, “Even if they know, they
cannot tell (anlatamaz)”. To be treated as a knowledgeable person, one did not require a great
capacity for retaining “static memories” (hafıza) of already-settled historical facts. One was
expected rather to demonstrate the ability to “understand” (anlamak) a situation thematically and
to produce persuasive stories in accordance with a cultural framework, within which meanings
could be generated. In “narrating” (anlatmak) these stories, one needed to “make others
understand” (anlatmak), i.e. persuade them to accept that one’s argument carried the authority to
silence opposing voices.00
Worqs sık sık "Köleler tarihi bilmez (bilmez)" ve "Bilseler bile anlatamazlar (anlatamaz)" diyordu. Bilgili bir kişi olarak muamele görmek için, önceden yerleşmiş tarihi gerçeklerin "statik anılarını" (hafıza) akılda tutmak için büyük bir kapasiteye sahip olmak gerekmiyordu. Birinden
daha ziyade bir durumu tematik olarak "anlama" (anlamak) ve
anlamların üretilebileceği kültürel bir çerçeveye uygun olarak ikna edici hikayeler üretme yeteneğini göstermesi
bekleniyordu. Bu öyküleri "anlatırken" (anlatmak), "başkalarının
anlamasını sağlamak" (anlatmak), yani onları, kendi argümanının karşıt sesleri susturma yetkisini taşıdığını kabul etmeye ikna etmek
gerekiyordu.00